Doğal afetler, dünya üzerinde kaçınılmaz yaşanabilecek, toplumları derinden sarsan, insanların hayatını aniden değiştirebilen olaylardır. Depremler, sel felaketleri, yangınlar gibi felaketler sadece fiziksel zarara yol açmazlar. Aynı zamanda ruhsal sağlığımızı da ciddi şekilde etkiler. Bu tür felaketlerin ardından ortaya çıkan en yaygın psikolojik rahatsızlıklardan biri ise Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ‘dir. TSSB bir kişinin yaşamını tehdit eden veya şiddetli bir olayın etkisiyle gelişen psikolojik bir bozukluktur. TSSB ile ilgili detaylardan biri ise toplumsal olabildiği kadar bireysellik içermesidir. Aynı şiddetle yaşanılan bir olayı her birey travma tepkisi geliştirmeyebilir. Ancak doğal afetlerin toplumsal etkileri ağır bastığı gibi hem bedensel hemde ruhsal bir yük oluşturmaktadır. Ancak TSSB sadece afetin hemen ardından değil uzun vadede de etkilerini sürdürebilir. En belirgin belirtileri, olayın yeniden yaşanması gibi deneyimler, yoğun kaygı, uykusuzluk ve korku duygularıdır. Afet sırasında yaşanan şiddetli korku, ölüm korkusu veya yakınların kaybı gibi kişinin zihin ve ruh sağlığında derin izler bırakabilir. Yoğun ve korkunç anın yeniden yaşanması gibi bir hisse yineleme (Intrüzyon) diyoruz. Kişi, bazen rüyalarında bazen de gündelik yaşamda bu anıları tekrar tekrar hissedebilir. Uzun süreli TSSB, iş gücünü, eğitim hayatını, aile ilişkilerini ve genel olarak toplum sağlığını olumsuz etkileyebilir. Afetlerden sonra, psikolojik yardım almak ve TSSB tedavisinin önemini vurgulamak gereklidir. Çünkü bu tür bozukluklar, bireylerin yeniden topluma entegre olmalarını ve normal yaşantılarına devam etmelerini zorlaştırır.
Depremler ve diğer doğal afetler, sadece afet bölgesindeki bireyleri değil, tüm toplumu etkiler. Bu yüzden toplumsal farkındalık yaratmak, afet sonrası psikolojik destek mekanizmalarını güçlendirmek büyük bir önem taşır. Eğitim kurumları, yerel yönetimler ve sosyal hizmetler, afet sonrası psikolojik destek sunan programlar geliştirmeli ve toplumu bu konuda bilinçlendirmelidir. Ayrıca afet mağdurlarına yönelik, stresle başa çıkma yöntemleri, toplumsal dayanışma ve destek grupları gibi psikolojik iyileşme süreçlerini hızlandıracak mekanizmaların oluşturulması önemlidir. Doğal afetler tamamen engellenebilir olaylar değildir fakat tedbir ve önlem almak zararları minimum düzeye çekebilir. Oturduğumuz binaların deprem dayanıklılığını sorgulamak, acil afet çantası hazırlamak, ilkyardım eğitimi almak gibi önlemler zarar oluşumunu azaltabilir.
Toplumsal farkındalık ve eğitim her alanda olduğu gibi doğal afetlerin karşısında da bizler için önem arz etmektedir. Sadece yetişkinler için değil , çocuklarımız içinde erken yaşlarda yaşlarına uygun şekilde bu eğitim ve farkındalık verilmelidir.